Bebeklerin ve küçük çocukların çoğu büyümek ve gelişmek için insanlarla temasa geçme ihtiyacını ve isteği duyan çok sosyal varlıklardır. Gülümserler, sarılırlar, gülerler ve “ce-ee” veya saklambaç gibi oyunlara hevesle karşılık verirler. Ancak bazen bir çocuk bu beklenen davranışları göstermez. Bunun yerine, çocuk kendi dünyasında yaşıyor gibi görünür, bu dünya tekrarlayan rutinler, garip ve değişik davranışlar, iletişimde sorunlar ve başkalarına dair ilgi ve farkındalıktan tamamen yoksun bir dünya olabilir. Bu durumlar otizm adı verilen gelişimsel bir bozukluğun belirleyici özellikleridir. Otizm genellikle bir çocuğun yaşı 30 ay civarındayken tanınır. Sıklıkla anne-babaların çocuklarının sağır olabileceğinden şüphelenmesi, çocuğun henüz konuşmuyor olması, dokunmaya, okşamaya direnmesi ve başkalarıyla iletişimden kaçınması gibi durumlarla fark edilir. Küçük bir çocuğun otizm açısından daha detaylı değerlendirilmesi gerektiğini düşündürebilecek bazı erken belirti ve bulgular şunları içerir;
- Altı aylık olmuşken hala gülümseme olmaması,
- Dokuz aylık olmuşken hala sesle karşılık verme, gülümseme, mimik paylaşımı olmaması,
- On iki aylık olmuşken hala babıldama, parmakla işaret etme, uzanma veya el sallama olmaması,
- On altı aylıkken hala tek kelime kullanımı olmaması,
- Yirmi dört aylıkken iki kelimelik ifadelerin kullanımının olmaması,
- Gelişiminde gerileme olması,
- Kazanılmış konuşma, babıldama veya sosyal becerilerde herhangi bir kayıp olması.
“Klasik” otizm olan okul çağı öncesi yaşlarda bir çocuk genellikle içine kapanık, etraftan habersizdir ve başka insanlara yanıt vermez. Bu çocukların çoğu göz teması bile kuramaz. Ayrıca el sallama, el çırpma veya belirli bir düzen kurma konusunda takıntılı bir ihtiyaç duyma gibi garip ya da törensel/ritüelistik davranışlar gösterebilir. Çoğu otizmli çocuk hiç konuşmaz, konuşanlar ise kafiyeli konuşabilir. Ekolali bulunabilir (karşındakinin kelimelerini eko yapar gibi tekrarlamak), kendilerinden “o” olarak bahsetmek veya garip bir dil kullanmak gibi konuşma özellikleri bulunabilir. Otizmin düzeyi hafiften ağıra oldukça farklılıklar gösterir. Bazı çocuklar çok akıllıdır ve okulda başarılı olur, ama okula uyum konusunda sorunlar yaşayabilir. Büyüyünce bağımsız bir biçimde yaşayabilirler. Otizmli çocukların bazı ise çok daha düşük seviye işlev gösterebilir. Otizmle birlikte zekâ geriliği sıklıkla görülür. Bazen otizmi olan bir çocuk resim, müzik ya da başka bir özel alanda olağanüstü bir yetenek sergileyebilir.
Otizmin sebebi hala bilinmemektedir, ancak mevcut teoriler merkezi sinir sisteminin işlev ya da yapısında bir sorun olabileceğine işaret etmektedir. Ancak şunu biliyoruz ki otizmin sebebi anne-babalar değildir. Otizmi olan çocukların kapsamlı bir değerlendirmeye ve özelleştirilmiş bir davranış ve eğitim programına ihtiyacı vardır. Otizmi olan bazı çocuklar ilaç tedavisinden de fayda görebilir. Çocuk ve ergen psikiyatristleri otizm tanısını koymak ve ailelere uygun bir tedavi planı hazırlayıp uygulaması konusunda yardım etmek üzere eğitim görmektedir. Ayrıca ailelere otizmli bir çocuğa sahip olmakla ilişkili yaşayabilecekleri stresle baş etmek açısından da yardımcı olabilirler. Otizm için kesin bir şifa olmamakla birlikte, yaşamın erken döneminde sağlanan uygun ve özelleştirilmiş tedavi çocuğun gelişimini olumlu etkileyebilir ve yıkıcı davranışlar ve belirtilerde genel bir azalma sağlayabilir.